VRİL KIZLARI

MAVİZAMANI
7 min readApr 21, 2022

Maria Orsitsch

Takvimler, Çarşamba gününü işaret ettiğinde; saatler, 18.00'i gösterdiğinde, Wewelsburg Kalesi’nde herkes hazırdı ve yerlerini almıştı. Kalede o gün, sabahtan başlayan hummalı hazırlıklar son aşamasına gelmişken, mutfaktaki telaşlı karmaşa ve salondaki ahenk, birbirine tezat iki fotoğraf gibi görünüyordu. Gümüş yemek takımlarının ışıltısı, Wewelsburg’un yaşlı duvarlarına yansıyor, büyülü bir renk senfonisi oluşturuyordu. Birinci sınıf, incecik porselen tabakların, büyük masadaki hizalanmış dizilişine bilhassa özen gösteriliyordu. Kadehler ve su bardakları masada yerini alırken, diğer bir salonda atıştırmalıklar için servis düzeni oluşturuluyordu.

Tüm bu şatafattan ve mutfak ile salonun düzeninden sorumlu subaylar, gergin ruh halleri, detaycılıkları ile birleşince, insanüstü bir varlığa dönüşüyorlardı. Her Çarşamba günü yaşanan bu seremoni, hizmet ekibindekiler için sonsuz bir tükeniş; çileli, zor ve katı kurallarla dolu esaret gibiydi.

Wewelsburg Kalesi

Salondaki uzun boylu subaya, SS Hauptsturmführer Adolf Haas’a hızlıca yaklaşan asker, subayın tam karşısına kendini hizalayarak, sert bir şekilde durmuş, sağ kolunu öne uzatarak, Heil Hitler diyerek selamını vermişti. Ardından hafifçe kulağına eğilerek, Reichsführer-SS Himmler ve diğer subayların 5 dakika içerisinde Wewelsburg bahçesinde olacaklarını bildirmişti. SS Adolf Haas, sol elindeki kutsal emanet olan yüzüğüne dokundu, derin bir nefes alarak hızla salondan dışarı çıktı ve merdivenlerden aşağı inmeye başladı.

SS şeref yüzüğü

SS-Ehrenring (“SS şeref yüzüğü”) 14.500 adet yapılmış ve SS’lerin bağlılık yeminiyle sembolleşmiş, ölüm sonrası korunması esas olan özel bir yüzüktü. SS subaylarının bu yüzüğü taşıması oldukça önemli ve şerefli bir mertebe idi. Bu yüzük SS Adolf Haas ve diğer tüm subayların birbiriyle bağı ve dışarıya karşı ise oldukça büyük bir prestij demekti. 14.500 adet yüzüğün en temelde sahibi ise elbette ki, Hitler’in üst düzey komutanı ve SS Kurucusu Heinrich Himmler idi.

Tüm subaylar, bahçede tek sıra halinde, yerlerini almışlardı. Kısa bir süre sonra, koruma araçları ve ardından Himmler’in aracı görünmüştü. Himmler’in aracını takip eden onlarca üst düzey subay aracı mevcuttu. Araç ana giriş kapısı önünde durmuş ve sağ ön koltuktan inen asker hızlıca Himmler’in kapısını açarak, Heil Hitler diye haykırmıştı. Ses, öyle hiddetliydi ki, Wewelsburg duvarlarına çarpmış ve bahçenin ortasında sönmüştü. Heinrich Himmler, sert bir adımla araçtan inmiş, ceketini aşağı doğru sertçe çekerek düzeltmiş ve hızlıca yuvarlak camlı gözlüğüne dokunarak, yine aynı elini, yani sağ elini karşıya uzatarak, Heil Hitler diye haykırarak, onu karşılayan subayları selamlamıştı. Ardından, en rütbeli subaylarla tokalaşarak, hızla ana giriş kapısından içeriye, büyük hole geçmişlerdi.

Saatler 18.50'yi gösterdiğinde, alt katta bulunan özel bölüme geçmek için 12 üst düzey subay, hazırdı. İçinde bulundukları kalabalıktan ayrılarak, Heinrich Himmler liderliğinde, özel salona yürümeye başladılar.

12 sütundan oluşan bu salonda, svastikalar ve mistik semboller kullanılmış duvarlar vardı. Öyle özel bir tasarımla inşaa edilmişti ki, bambaşka bir dünya ve bambaşka bir ruhu vardı bu salonun. Ezoterik bir hava tüm vücudu sarardı. Oldukça iyi bir akustik düzeni de olan salonda, 12 sütun arasında yer alan, bölmeler mevcuttu. Her bir subay, öncelikle Heinrich Himmler’in yerine geçmesini bekleyerek, sırasıyla bölmelerinde yerlerini aldılar. Ayakta, dik ve yüzleri birbirlerine dönük biçimde, 12 noktalı bir dairenin kendisini oluşturdular. Özel tören kıyafetleri ise, onları, bu ortamın ayrılmaz parçası yapıyordu. Her biri, oldukça sert ve ciddi idi. Önce sağ kollarını hızla ileri uzatarak, Heil Hitler diye var güçleriyle bağırdılar. Ardından, sağ ellerinin yüzük parmağında bulunan yüzüklerini, sol elleriyle tutarak, bağlılık yemini ettiler. Sonrasında, Himmler’in hareketiyle, oymalı ve yüksek koltuklarına oturdular. Hemen o sırada, salonun kapısı açıldı ve içeriye güzeller güzeli, saçları ayak topuklarına kadar uzanan Maria girdi. Maria Vril rahibesiydi ve bu toplantıyı o yönetecekti. Beyaz, uzun elbisesi ve çıplak ayakları ile salonun ortasına, subayların bulunduğu, üstü kubbeli alana yürümeye başladı. İçerdeki meşale ve mumlar, Maria’nın rüzgarından etkilenmiş ve mistik hava, daha da kuvvetlenmişti.

Maria, elindeki siyah, büyük, mistik kitabı açtı. Kitaptaki yazılar, bambaşka bir dilde yazılmıştı. Elbette Maria, bilinmeyen o dil ile kitabı okumaya başladı. Maria, bazı cümleleri subaylara tekrar ettiriyor, bazılarını ise, yalnızca kendisi söylüyordu. Salondaki ayin var gücüyle ve büyük gizlilikle devam ediyor, salondaki sesler akustik özellikten dolayı bambaşka bir enerji oluşturuyordu. Herkes kendi sesine yabancılaşmış, bambaşka bir etkinin altına girmişti.

Maria tekrar eden bu sesleniş ve yalvarış üzerine, biraz da yorularak , birden sessizleşti, önünde duran kalemi aldı ve yine önünde bulunan kağıda bir resim çizmeye başladı. Birden başka bir güç ile donandı. Hızla, sürekli ve sessizce çizdi, çizdi. Çizim tamamlandığında, üzerine bir takım notlar yazmaya başladı. Notlar da tamamlandığında, hızla, diğer kağıda geçti ve başka çizimlere devam etti. Bu çizimler de tamamlandığında, yine notlar iliştirdi. Aniden kalemi bıraktı ve ayağa kalktı. Ardından saçlarını sağ tarafta, omzunun üzerinde topladı ve onları iki eli arasına aldı. Bir eliyle alttan saçlarını tutarken, diğer eliyle saçını sevmeye başladı. Bu esnada saçlarından çıtır çıtır sesler yükseliyordu. Bu ses, saçlarında yoğunlaşan enerjinin sesiydi. Tıpkı elektriklenen saç teli gibi. Saçlarını sakinleştiren Maria, oldukça bitkin bir biçimde tekrar yerine oturdu. Salonda bulunan herkes sus pus, Maria’yı izliyordu.

Konuşmasını bitiren Maria, çizim ve notların bulunduğu kağıtları iki eli üzerine alarak, gözlerini Himmler’den hiç ayırmadan, ona doğru yürümeye başladı. Himmler de ayağa kalktı ve kağıtları Maria’dan aldı. Maria’nın kıpkırmızı olmuş gözlerine kilitlenmişti. Maria geri geri adım atarak, göz temasını bozmadan yerine geçti. Siyah, büyük kitabı aldı ve yine ayinin başındaki gibi bilinmeyen lisanda okumaya başladı. Bu defa farklı olarak, diğer rahibeler de bazı cümlelerde ona eşlik ediyordu. Sonra birkaç saniyelik sessizlik üzerine, 12 subay, Maria ve tüm rahibeler ayakta ve birbirlerine bakarak, kutsal paragrafı okudular. Ardından, sağ kollarını öne uzatıp, sol elleriyle de yüzüklerini tutarak, bağlılık yemini ettiler. Hep bir ağızdan, “sırlar bu odadadır, sırlar bu odadadır, sırlar bu odadadır” diye üç kez tekrar ettiler. En nihayetinde, Heil Hitler diyerek, birbirlerini selamladılar ve ayin sona erdi .

Vril rahibeleri

Himmler, ayinden sonra, yemek salonuna hemen geçmedi, 12 subayla birlikte başka bir odaya kapanıp, yaşanan sırları görüştüler. Gördükleri çizimler ve notlar dehşet vericiydi. Ellerinde bir uçan daire çizimi ayrıca detayları vardı. Hesaplar, motor yapısı, formüller ve değişik alaşımlar. Himmler dönüp subaylara söyle dedi:

“Bu gece burada olanlar, şimdiye kadar olmuş olanlar içinde en muhteşem olanıydı. Şimdi ise Aldeberan’daki dostlarımızı ziyaret etmek ve zamanı yok etmek için var gücümüzle bu çalışmayı yapacağız. Führerim’e tüm bu mucizeyi iletmek için sabırsızlanıyorum. Ari ırk oluşumuzun en muhteşem göstergesi olan, yüce Alman ırkının yapacağı uçan daireyi, bir an evvel istiyorum.”

Himmler, hızla, ayin sırasında Wewelsburg Kalesi’ne gelmiş ve yemekten önce dinlenmekte olan Hitler’in yanına gitti. Heyecandan kalp atışlarını duyuyor, adımları birbirine karışıyordu. Böylece, Nazi Almanya’sı için bambaşka bir dönem başlamış olacaktı.

Okuyucuya Not:

Bu hikayede yer alan isimler gerçek, olaylar ise farklı kaynaklarda bahsi geçen konulardır. Olayların yaşanış biçimleri, şahsi kurgumdur. Nazi Almanya’sına ilişkin, bu tip mistik konularla ilgili pek çok araştırmaya rastlamak mümkündür. Hatta bazı kaynaklarda, pilot kayıtlarında, dairesel şekilde, uçan ve kanatları olmayan hava araçlarının görüldüğüne dair raporlar mevcuttur. Nazi çanı olarak adlandırılan araçlardan, ayrıca bahsedilmektedir. Kim bilir, belki de, bu denli mistik temellere dayanan Nazizmin, Tibetli rahipleri bile işin içine alması, ırk araştırmaları için Alman ordusuna bağlı, özel bir araştırma grubunun, sık sık Tibet’e gitmesi de rastlantı değildir.

Vril uçan daire çizimleri

Maria Orsitsch ise, bir Vril rahibesi. Ata Nirun, Vril inancını Hitler’i neredeyse sıfırdan var ettiğine inanılan Thule grubu diye bir paralel oluşuma bağlıyor: “Thule’nin gerçek amacı ancak 1919'da Vril Grubu ve kendilerine DHvSS diyen grupla birleştikten sonra anlaşılmıştır; DHvSS Grubu ‘Kara Güneş’ veya ‘Kara Taş’ adlı bir güce tapıyordu, Isias adlı bir tanrıçaları vardı. Tüm bu oluşumun ardında ise Maria Orsitsch adlı bir medyum kadın vardı.” Yine Nirun’un satırlarına göre bu medyum, Hitler dahil Nazilerin en rütbeli isimlerinin yer aldığı bir gruba ayinler düzenliyor, onların saf ırk olarak kabul ettiği, ‘dünya kökenli’ olmayan ve başka bir güneş sistemindeki Aldebaran isimli gezegenden bilgiler (ve komutlar) iletiyordu. (Milliyet Gazetesi, 17 Mayıs 2019)

Özellikle Heinrich Himmler’in Maria ve diğer Vril rahibelerinden oldukça etkilendiği ve Nazizmin yalnızca bir politik oluşum olmadığı, mistik temellere dayalı bir inanç ve yaşam biçimi olduğu da düşünülürse, bu etkileşimin varlığı da görülmüş olacaktır. Etkileşimin boyutları tartışmaya açık olsa da, gamalı haç ile başlayan semboller ve Wewelsburg Kalesi içerisinde bulunan odalar ve salonlardaki ezoterik temalar da ayrıca iletişimin ispatıdır.

Okültizme yatkın Nazizm, Vril rahibelerinden sistematik biçimde faydalanırken, pek çok suikastin de bu rahibeler kanalıyla engellendiği yönünde inanışlar vardır.

Vril rahibeleri, uzun saçlara sahip, açık tenli ve güzellikleri dillere destan kadınlardı. İnanışa göre, Vril rahibeleri saçlarını anten gibi kullanarak, Aldeberan ile haberleşiyorlardı. Ayinlerde kullanılan kitabın, Sümer dilinde olduğu yönünde izler var. Kendileriyle ilgili çok fazla detay bilgi olmasa da, Maria ve diğer rahibeler savaş sonrasında sırra kadem basmış ve izine rastlanmamıştır. Pek çok Nazi üst yetkilisinin ölümü gibi, Maria’nın yok oluş hikayesi de gizemlerle doludur.

E.E

Originally published at https://mavizamani.blogspot.com on April 21, 2022.

--

--